Coğrafya Projemiz
  Göçlerin Nedenleri ve Sonuçları
 

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ÖNEMLİ GÖÇLER VE GÖÇ HİKAYELERİ

 

Göç: İnsanların doğal, ekonomik, sosyal ve siyasal nedenlerden dolayı sürekli yaşadığı yerlerden başka yerlere tolu olarak veya bireysel olarak yerleşmeleri olayına Göç denir.
         Göç olayının temelindeki faktör insanların geçimlerini sağlamak için tarım, hayvancılık, açısından elverişli yerleri elde etme isteğidir. İnsanların nüfusları artınca doğal kaynaklar artan nüfusu beslemekte yetersiz olduğu yerlerden, tarım hayvancılık potansiyeli fazla olan yerlere doğru gitmektedirler.

        Göçler bireysel veya toplu olabilir. Bu olay sürekli veya geçici olabilir. Göç olayları bazen gönüllü, bazen de zorunlu olabilir. Göçler bazen kısa mesafeli olduğu gibi, bazen de uzun mesafelerde gerçekleşebilir.        

Göç İle ilgili kavramlar:

Net göç: Belirli bir alanın aldığı göçle verdiği göç arasındaki farktır. Belirli bir alanın aldığı göç verdiğinden fazla ise net göç vardır.

      İç göç: Ülke sınırları içindeki belirli alanlar (il, bölge v.b.) arasındaki nüfus hareketliliği iç göç olarak tanımlanmaktadır.

     Mevsimlik Göç: Kırsal kesimdeki bazı ailelerin büyük şehirlere, tarımın yoğun olarak yapıldığı yerlere, yaz turizminin geliştiği yerlere bir müddet çalışmak üzere göç etmeleri ile gerçekleşir.

     Dış Göç: Bir ülkeden diğer bir ülkeye yapılan göçlere dış göç denir.

     Alınan göç: Ülke sınırları içindeki, belirli bir alana diğer alanlardan gelen göçtür.

     Verilen göç: Ülke sınırları içindeki belirli bir alandan, diğer alanlara giden göçtür.

     Yurt dışından gelen göç: Nüfus sayımında ülke sınırları içinde ikamet ettiği halde beş yıl önce yurt dışında ikamet eden nüfustur.

Göçlerin coğrafya açısından önemi:

   1- Nüfusu artırma ve azaltma etkisi vardır. Bir bölgedeki nüfusun, artmasında veya azalmasında göçlerin büyük etkisi vardır.

   2- Nüfusun dağılışını etkileyerek coğrafyayı değiştirmektedir. Bu yüzden de coğrafyanın konusunu oluşturur.

 

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE GÖÇ HİKÂYELERİ

Türklerin Anayurdu Orta Asya’dan Göçü:

         Türklerin ilk yurdu: Türklerin ilk ve anayurdu Orta Asya’dır. Orta Asya’nın sınırları şöyledir: Doğuda Kingan ( Kadırgan ) Dağları, Güneyde Hindikuş, Karanlık dağları, Batıda Hazar Gölü,   Kuzeyde Sibirya ovaları ile çevrili toprak parçasıdır.

                  

                                                         Orta asya

                                                

         Türklerin burada yaşayışları

Türklerin Orta Asya‘da ki yaşayışlarının, bulundukları yerin iklimi, bitki örtüsü ve yeryüzü şekilleri belirlemişti. Bu nedenle Türkler, ana yurtta, tarım ticaret ve daha çok hayvancılıkla geçinirlerdi.

         Türklerin Yerleştikleri Bölgeler

       Orta Asya ‘da yaşayan Türkler çeşitli nedenlerle ana yurtlarından göç ettiler. Tarihte buna Büyük Göçler diyoruz. Göçlerin en büyük nedeni ekonomik nedenlerdir. Dünyada iklim şarlarının değişmeye başlaması ile Buzulların kuzeye ekilmesi ile Orta Asya da sıcaklığın artması kuraklık ve çölleşmeye yol açmıştır. Yurtlarında iklim değişikliği sonucu oluşan kuraklık, toprakları verimsizleştirdi. Ortaya çıkan geçim sıkıntısı ve artan nüfusa toprakların yetmemesi göçe neden olmuştur. Çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu insan grupları çeşitli yönlere doğru göç etmişlerdir.

        Türk Göçlerinin nedenlerini;
        1- İklim koşulları ve ekonomik güçlükler,

        2- Türk boyları arasındaki mücadeleler ve dış baskılar şeklinde özetleyebiliriz.                                

        3- Atın evcilleştirilmiş olması, araba ve tekerleğin bilinmesi göçleri kolaylaştırmıştır.

 

 

                   Göç Yolları:

Göç eden Türklerin bir kısmı Maveraünnehir'e ( Seyhun – Ceyhun arası ),

            Bir kısmı Ural dağları ile Volga ( İtil ) ırmağı boylarına gittiler.

Doğuya gidenler ise Altay dağları taraflarına, başkaları da Çin’de Kansu bölgesine ve Uzak doğu ülkelerine,

Güneye gidenler ise Hindistan, Afganistan ve Çin’e yerleştiler.

Kuzeye gidenler Sibirya’ya,

Batıya gidenlerin bir kısmı Hazar denizi’nin kuzeyinden Karadeniz’in kuzeyi ve Avrupa’ya, Bir kısmı da Hazar Denizi’nin Güneyinden İran, Irak, Suriye,  Mısır,  Anadolu’ya doğru oldu.

               

                      

                Göçler uygarlıkların yayılmasına yeni kültürlerin doğmasına neden oldu. Göç etmeyen Türk boyları   yurtta kaldılar, burada devletler kurdular.

                Göç eden kavimler ise gittikleri bölgelerdeki kavimleri sıkıştırarak onları da göçe zorladılar.

               

Kavimler Göçü:

        Asya Hun Devleti’nin yıkılmasından sonra Hunlar dağıldı. Hunlar’ın bir bölümü Balkaş gölü ile Aral gölü arasındaki topraklarda yaşamaya devam etti. Aral gölü civarında 200 sene kadar hayatlarını sürdüren Batı Hunlarının nüfusları arttı. Toprakları yetersiz kalmaya başladı. Başka Türk Boylarının katılmasıyla güçlendiler. MS. 374 yılında Volga (İtil) nehrini aşarak Batı'ya (Avrupa'ya) doğru ilerlemeye başladılar.

        Bu yıllarda, Karpat Dağlarının kuzeyinde Lombardlar, Güney Rusya`da Ostrogotlar ve Vizigotlar, Macaristan’da Vandallar Ren ve Elbe arasında Angıllar ve Saksonlar Yukarı Ren boylannda Franklar Tuna ve Ren nehrinin kesiştiği mıntıkada ise Almanlar yaşamakta idiler.

                                             

                            

       Türklerin bu ilerlemeleri karşısında önlerinde bulunan Vizigot, Ostrogot, Vandal, Sakson, Frank, Germen gibi birçok kavim hareketlenerek Türklerden kaçmaya başladılar. Hun baskısı karşısında bu saydığımız gruplar Roma topraklarına girdiler. Romalılar kendilerinden olmayan bu insanlara barbar diyorlardı. Barbar akınları Roma’da büyük bir yıkıma yol açtı.

         Böylece Batı Hun Türklerinin, sebep olduğu Avrupa’nın siyasi haritasının değişmesine neden olan ve toplumları etkileyen bu olaya tarihte Kavimler Göçü denir ( 375 ).

       Bu arada Angıllar ve Saksonlar Büyük Britanya adasına, Franklar Fransa`ya, Gotlar İspanya' ya, diğer kavimler de uygun yerlere giderek batının bugünkü etnik ve siyasal yapışını oluşturmaya başladılar. Yurt bulmak isteyen büyük nüfus hareketlerinin yarattığı siyasal istikrarsızlık ve terör uzun yıllar etkinliğini sürdürdü. İnsanlığın en uzun dönemi olan ilk çağ, bu karmaşa içinde sessizce kapanırken tüm Orta Çağ boyunca etkinliğini sürdürecek olan Feodalizm kökleşmeye başladı.

                    

                           Kavimler göçü sonunda:

1)- Roma İmparatorluğu; Doğu ve Batı Roma İmparatorluğu olmak üzere ikiye ayrıldı.(395). Batı Roma İmparatorluğu 476 yılında bu Germen kavimleri tarafından yıkıldı.


2)-Avrupa'nın etnik yapısı değişti. (Germen kavimlerinin

Avrupa'daki yerli kavimlerle karışması sonucu yeni milletler ortaya

çıktı.)

 


3)- Bu göçlerin sonunda Tuna nehri boylarına kadar gelen Türkler Avrupa'da Batı Hun Devleti’ni (Avrupa Hun) kurdular.
4)- İngiltere, Fransa gibi Avrupa devletlerinin temeli atıldı.
5)- Avrupa'da Feodalite ( Derebeylik) rejimi ortaya çıktı.
6)- İlk çağ kapandı, Ortaçağ başladı.

YENİ DÜNYAYA GÖÇLER:

               Coğrafi Keşifler:  Coğrafi Keşifler, 15.yüzyıl ve 16. yüzyıllarda Avrupalılar tarafından yeni ticaret yollarının bulunması amacıyla başlattıkları ve yeni okyanusların ve kıtaların bulunmasıyla gerçekleşmiş olan keşifleri ifade eder. Bu keşifler özellikle 15.yüzyıldan itibaren açık bir şekilde ekonomik nedenlerden kaynaklanmıştır.

                 

                       

 

        Keşfedilen yerlere, özellikle Amerika'ya Avrupa'dan pek çok insan göç etti. Avrupa kültür ve uygarlığı yeni yayılma alanları buldu.

      İşte bu keşifler sonunda bulunan yeni kıtalara veya kara parçalarına başta Amerika olmak üzere Avrupa’dan göçler başladı. Yaklaşık 60 milyon insan bu nedenle yer değiştirdi.

      Avrupalılar keşifler sonucunda yeni kıtalara yayılma ve onların zenginlik kaynaklarını ele geçirme olanağı elde etmiştir. Avrupa düşüncesi ve kültürü, evrensel bir değer olarak bu süreçten itibaren yayılmaya ve egemen kılınmaya başlanmıştır. Bunu yaparken Avrupalılar, yerli halkları ve yerel yaşamı dağıtmış ve hatta yok etmiş, Avrupa kültürünü egemen kılma sürecini şekillendirmiştir.Klasik Sömürgecilik olarak bilinen sömürgecilik süreci bu dönemle başlamıştır. Avrupalılar keşfedilen kıtalarda koloniler kurmuşlardır. Özellikle İngiliz ve Fransızlar kuzey Amerika’da, İspanyollar ise Güney Amerika’da koloniler kurdular.

     Bu göçlerle Amerika’da yeni devletlerin kurulması dünya tarihinde önemli değişmelere neden oldu. Özellikle sanayi inkılâbı sonucu gelişen teknoloji ile bu kıtaya göçler yoğunlaştı.

 

    Avrupa’dan Amerika’ya insanların gitme nedenleri;

    1- Siyasi baskılardan kaçmak ve özgürlük ortamından faydalanmak,

    2- Dini inançlarını özgürce yaşayabilmek

    3- Yenidünyanın yeni ortamını tanımak ve maceraya atılmak,

    4- Kendi ülkelerinde bulamadıkları ekonomik ve sosyal imkânları yakalayabilmek için gitmişlerdir.


GÖÇ VE GÖÇ ÇEŞİTLERİ

 

MÜBADELE GÖÇLERİ: ( Yer Değiştirme) :

      Bir antlaşmanın esaslarına dayanılarak yapılan, ülke nüfuslarının karşılıklı olarak yer değişmesi ile oluşan göçlerdir. Örneğin Kurtuluş Savaşı sonrası Yunanistan ile yapılan anlaşmalarla ülkemizde yaşayan Rumlar ile Yunanistan’daki Türkler arasında yer değiştirme göçleri yaşanmıştır.

                 

1923'te imzalanan Lozan Antlaşması gereğince, Türkiye'deki Rumlarla, Yunanistan'daki Türklerin büyük bölümünün karşılıklı değiştirilmesi.

                                   

     Lozan Barış Antlaşması ile Türkiye ile Yunanistan arasında nüfus mübadelesi protokolü imzalanmıştır. Bu göçler Romanya ile Bulgaristan arasında da olmuştur. Bu protokol ile İstanbul’daki Rumlar ile Batı Trakya’daki Türkleri kapsamıştır.

     Bu protokol ile Yunanistan’dan 400.000 Türk Türkiye’ye, Buna karşılık Türkiye’den 150.000 Rum Yunanistan’a gitmiştir. Bu göçler insanların gönüllü olarak yaptıkları göç hareketleri olmayıp, zorunlu göçlerdir.

BEYİN GÖÇÜ

       Bilim ve tekniğin gelişmesine katkıda bulunabilecek nitelikteki elemanları çalışmak üzere başka ülkelere göç emesi olayına Beyin Göçü denir.

       İyi eğitilmiş elemanların daha iyi çalışma olanakları sağlayan ülkelere gitmesiyle oluşan göçlerdir. Az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerin nitelikli kişilerinin sanayileşmiş ülkelere gitmesidir. Örneğin II. Dünya Savaşı sırasında Alman bilim adamlarının ABD’ye göçü bu türdendir.

                                       

                                

 

       Göç veren ülkeler açısından en büyük kayıp olarak değerlendiren göçtür. Ekonomisi gelişmemiş ülkelerin yüksek paralar harcayarak yetiştirdiği elemanlar ellerinden kaçmaktadır.  Ülkeler arasında gelişmişlik farkının artmasına neden olmaktadır. Zor şartlarda yetiştirdikleri kaliteli elemanları kaybeden gelişmekte olan ülkelerin kalkınmaları yavaşlamaktadır.  

           Özellikle beyin göçü 1960 yıllardan itibaren artmaya başlamıştır. Doktor, mühendis, ekonomist, sanatçı v.b. alanında iyi yetişmiş insanların göç etmesi, ülkemizde de önemli bir sorundur.

              En çok Beyin göçü veren ülkeler:  Hindistan, Pakistan, Çin, Filipinler, Cezayir, Fas, Tunus, İran, Nijerya, orta Asya devletleridir.

              En Çok Beyin Göçü alan ülkeler: A.B.D. Kanada, Avustralya, Güney Afrika Cumhuriyeti, Almanya, Fransa, İsviçre, İsveç, Norveç, vb.

              Bazı ülkeler beyin göçü alırken aynı zamanda beyin göçü verebilir. Kanada bunun en iyi örneğidir. Ülkemize de son yıllarda bazı Orta Asya devletlerinden az sayıda yetişmiş insan gelmektedir.

Avrupa ve ABD’de çok sayıda Türk uzman başka ülkeler için çalışmaktadır bu da ülkemiz için bir kayıptır.

              

Beyin göçünün başlıca nedenleri:

          1.Sanayileşmiş ülkelerin ödedikleri yüksek ücretler  

          2.Çalışma şartlarının kolaylığı, teknoloji ve gelişmelerden en iyi şekilde yararlanma imkânı

          3.Göç gönderen ülkede iyi yetişmiş kişilerin kendi alanı ile ilgili uygun iş bulmakta zorlanmaları veya kariyer yapmakta imkân bulamamaları.

 

İŞÇİ GÖÇLERİ

  Ekonomik gelişmenin yavaş olduğu ülkelerde iş olanaklarının az olması, bu imkânların geliştiği ülkelere ve bölgelere doğru göçlere neden olmaktadır. İşsizlik nedeniyle yapılan göçlere işgücü göçü denir. İşgücü göçleri mevsimlik, kısa süreli veya uzun süreli olabilir. Örneğin ülkemizde yaz mevsiminde pamuk işçilerinin Çukurova’ya gelmesi mevsimlik işgücü göçüdür.

 

                 

ALMANYA'DA TÖRENLE KARŞILANDILAR- 40 yıl önce Almanya'ya çalışmak için gidecek olan Türk işçileri ilk sözleşmelerini Tophane'deki İşçi Bulma Kurumu'nda yapıyordu. O dönemde işçilere ihtiyacı olan Almanya'ya trenlerle giden Türk vatandaşları büyük törenler ve sevgi gösterileriyle karşılanıyordu.

 

 II. Dünya Savaşından sonra yıkılan Avrupa ekonomisini yeniden kurmak için 1952- 1954 yılları arasında Almanya, Fransa, Belçika, Avusturya, Hollanda gibi ülkeler kalkınma hamlesi başlatmış, bu hamle sonucu yetersiz gelen işgücünü karşılamak için dış ülkelerden işçi talebinde bulunmak zorunda kalmışlardır.

         1952 de Federal Almanya yabancı işçi çalıştırmaya başlamıştır. Avrupa’da yukarıda sayılan gelişme hamlesi başlatan ülkelerde Almanya’yı takip ederek yabancı işçi çalıştırmaya başlamışlardır.

 Bunlara karşılık ise gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelerde yaşanan işsizlik sonucu birçok ülke de dış ülkelere işgücü göçü vermeye başlamışlardır.

 Avrupa’da Yunanistan, İspanya, Portekiz, Yugoslavya, İtalya vb, Afrika’da Cezayir, Fas, Tunus, gibi sömürge devletleri de Avrupa ülkelerine işgücü vermişledir. Bu gün ise dünyada başta Asya, Afrika, Güney Amerikanın gelişmekte olan ve geri Kalmış ülkeleri başta Avrupa, Kuzey Amerika, ( ABD, Kanada) ve Avustralya’ya işgücü vermektedir.

 Özellikle bu gelişen ülkeler artık vasıfsız işçileri pek almamakta yetişmiş, kaliteli eğitimli insanları almaktadır. Artık bu olay daha çok beyin göçüne doğru dönmüştür.

          Türkiye’de yurt dışına işgücü veren ülkelerin başında gelmektedir. Ülkemizde iş gücü göçleri 1960’tan sonra başlamıştır. Türkiye göç veren bir ülke olmaya başladı. Bu yıllarda başta batı Avrupa ülkelerine olmak üzere Avrupa’nın diğer ülkelerine de işgücü göçü meydana gelmiştir.

          1958–1986 arasında başta Almanya olmak üzere Fransa, Hollanda, Avusturya, İsviçre, Danimarka, İngiltere ve İsveç 1,3 milyon işçi göç etti.             

           1980 lerden sonra göç olayları hem sayısal hem de mekânsal açıdan değişme göstermiştir. Batı Avrupa ülkelerinin işçi alımın bırakmasıyla göçlerin yönü değişti. 1980lerden sonra altyapı ve inşaat hizmetleri için Orta doğudaki S.Arabistan, Libya, Ürdün, Kuveyt gibi Arap ülkelerine göçler yönelmiştir.

          1990 yılarda ise Bağımsız Devletler topluluğuna işçi göçleri olmuştur. Bugün yurtdışındaki nüfusumuzun %88,7 i Batı Avrupa ülkelerinde ( 1.500.000),%8,5 u Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Arap ülkelerinde,%0,5i Türk cumhuriyetlerinde,%2,3 ü diğer ülkelerde yaşamaktadır. Avustralya’da 30bin, ABD’de 130 bin Türk yaşamaktadır.

              Ancak işçilerimizde kesin dönüş eğilimi giderek artmaktadır. Farklı kültüre sahip Avrupa toplumuna uyum sağlayamamaları, maruz kaldıkları baskılar, yabancılar için zorlaşan hayat şartları ve ekonomik doyum vatandaşlarımız kesin göçe zorlamaktadır. Yaklaşık 250.000 kadarı ülkemize geri dönüş yapmıştır.

          Yurt dışındaki Türk işçilerinin ülke ekonomisine büyük katkıları vardır. Biriktirdikleri paraları ülkemize göndermeleri döviz açısından ülkemizin en önemli gelir kaynaklarındandır. İşçilerimizin ailelerinin ve çocuklarının eğitim, dil, din vb. meselelerdeki sıkıntılarını gidermek için devletimiz oralara gerekli uzmanları gönderiyor.

DOĞAL AFETLERİN NEDEN OLDUĞU GÖÇLER:

Deprem, heyelan, kuraklık ve çölleşme, taşkın, sel, çığ, volkanik püskürmeler gibi doğal yıkımlar birçok sosyal ve ekonomik sorunların yanı sıra göçlere de neden olmaktadır. Doğal yıkımlardan zarar gören insanlar bulundukları yerleri terk ederek koşulları daha iyi olan yerlere göç ederler.

      Örneğin:

       IV. Ve V. Yüzyılda Hunların ve Moğolların Orta Asya’dan başka yerlere göç etmelerinde kuraklık ve çölleşme etkili olmuştur.

      ABD’ de Kaliforniya’daki deprem olayı binlerce insanın göç etmesine   neden olmuştur.               

                                                           

                                                             Kaliforniya depremi

      1994 de Kırgızistan’daki heyelan olayları 270.000 insanın göç etmesine yol açmıştır.   

                                                    

      Ülkemizde 1998’de Adana’da meydana gelen depremde zarar gören birçok kişi başka kentlere göç etmişlerdir.

              

                                         www.1resimler.com/r-adana-resimleri-2-1998-ad...

Yine 1998’de Bartın’da meydana gelen sel felaketi ise ilçeyi yaşanamaz hale getirmiş ve göçe neden olmuştur.1999 depremi ile de birçok insanımız başka bölgelere göç etmek zorunda kalmıştır.

          Aral Gölü:  Dünyanın dördüncü büyük gölü Aral gölü giderek Asya’nın ortasında bataklık ve çöle dönüşmektedir. Küresel ısınma ve kuraklık nedeniyle iki göle dönüşmüş durumdadır. Gölün su seviyesi düşerek göl sürekli içeri doğru çekilmektedir.

 
        Bir zamanların liman ve tersaneleri gemi mezarlığına dönüşmektedir. Bunun nedenleri bu gölü besleyen Pamir dağlarından inen Amu derya ve Siri derya nehirlerinin sularının azalmasıdır. Bu nehirlerin suyu sulama faaliyetleri ile azalmıştır.1960 dan buyana gölün suları 4 metre aşağı düşmüştür.( 2002 yılı itibari ile). Önlem alınmadığı takdirde uzmanlar 2015 yılından sonra gölün tamamen kuruyacağı hesaplamaktadırlar.

         Gölün kuruması ile göl tabanındaki tuzlu toprakların rüzgârlar tarafından verimli topraklar üzerine taşınacağı ve çevre topraklarının veriminin de düşeceğini söyleyen uzmanlar; bunun da yeni bir göçe sebep olacağını belirtmektedirler.

  

İNSANLARI GÖÇE İTEN SEBEPLER AÇISINDAN GÖÇLER:

1-Zorunlu göçler: Savaşlar, sınır değişiklikleri, Mübadele ( Antlaşmalarla sağlanan nüfus değişiklikleri),Etnik baskılar, Salgın hastalıklar, doğal afetler, Kamulaştırma sonucu oluşan göçlerdir.

2-Gönüllü Göçler: İş bulmak, eğitim görmek, sağlık şartlarından yararlanmak, macera aramak, Şehirdeki kültürel sanatsal faaliyetlerden yararlanmak, beyin göçü gibi göçlerdir.

                      

    Gİdilen yere göre göç Tipleri ( OLUŞTUKLARI YERE GÖRE)

 

1-   İç Göçler:

Herhangi bir ülkenin sınırları içinde oluşan göçlerdir. Bu yer değiştirme hareketi sırasında ülke nüfusunda herhangi bir değişme söz konusu değildir. Genellikle iç göçlere bağlı olarak kent nüfusları artarken, kırsal nüfus azalmaktadır.

        İç göçler;- Kırsal alandan kırsal alana, -Kırsal alandan kentlere, -Kentlerden kentlere, -Kentlerden kırsal alana doğru olmaktadır.

        İç göçlerin en fazla görüleni kırsal alandan kentlere doğru olanıdır. Verimli tarım alanları, endüstrinin geliştiği bölgeler, ticaret merkezleri, maden yatakları bakımından zengin olan bölgeler ve turistik yöreler göçmen çekerler.

                 İç göçler ikiye ayrılır:

A-Mevsimlik Göçler: Genel olarak tarım işçilerinin oluşturduğu göçlerdir. Ayrıca inşaat, işçileri, yaylacılık ve inşaat işçileri ve turizm sezonu işçileri gibi.

  

                   

        Karadeniz Bölgesine fındık toplamak için yapılan göç

        Çukurova 'ya yapılan pamuk işçisi göçü.

         Antalya'ya Turizm sözonundaki göç gibi.

          B- Sürekli Göçler: İnsanların yaşadığı yerlere bir daha geri dönmemek üzere ve gittikleri yerlerde sürekli kalmasıyla oluşan göçlerdir.

 

2-Dış Göçler:

Bir ülkeden başka ülkelere olan göçlerdir. Göç veren ülkenin nüfusu azalır. Alanın ise artar.   

 —Milli sınırlar dışına, 

—Milli sınırlar içine doğru olmaktadır.

        

        İç göçler sonucu nüfus, ülke sınırları içerisinde yer değiştirdiği için toplam nüfusta artma ya da eksilme olmaz. Nüfusun dağılım dengesi ve cinsiyet dengesi, bölgeden bölgeye değişir.


NÜFUS GÖÇ HAREKETLERİ VE YERLEŞME

 

İnsanların, doğdukları yerden başka yerlere geçici ya da sürekli olmak üzere taşınmasına göç denir.

A. İÇ GÖÇLER

Ülke içerisinde, nüfusun yer değiştirmesine iç göç denir. İç göçlerle bir ülkenin toplam nüfusunda değişme olmaz. Sadece, bölgelerin ve illerin nüfusunda artma ya da azalma meydana gelir.

İç göçler, sürekli ve mevsimlik göçler olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Sürekli İç Göçler

Ülke içerisinde yer değiştiren insanların, göç ettikleri yerlere yerleşmesiyle gerçekleşir. Türkiye’de, Cumhuriyetin başlangıcından günümüze kadar, özellikle kırsal alanlardan kentlere doğru hızlı bir göç olayı görülmektedir.

      

                      

 

                                

İç göçün nedenleri

  • Kırsal alanlardaki hızlı nüfus artışı
  • Miras yoluyla tarım alanlarının daralması ve ailelerin geçimini karşılamaması
  • Tarım alanlarının yetersiz gelmesi ve erozyonun artmasıyla toprağın verimsiz hale gelmesi
  • Tarımda makineleşmenin artması ve buna bağlı olarak tarımsal işgücünün azalması
  • Kırsal kesimde iş imkanlarının sınırlı olması
  • Ekonomik istikrarsızlık ve sosyal problemler
  • Eğitim ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği
  • İklim ve yerşekillerinin olumsuz etkileri
  • Kentlerde sanayinin gelişmiş olmasından dolayı iş olanaklarının fazlalığı
  • Kentlerde eğitim ve sağlık hizmetlerinin yaygınlığı

İç göç, özellikle Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerindeki illerde daha fazla olmaktadır.

Yüksek oranda göç alan şehirlerin başlıcaları şunlardır:

İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa, Şanlı Urfa, Antalya, Mersin, Konya, Samsun, Gazi Antep, Diyarbakır gibi illerdir. İç göç, ülkemizde özellikle sanayileşmiş merkezlere daha fazla olmaktadır

                   

İç göçlerin sonuçları

  • Ülke genelinde nüfusun dağılışında dengesizlik görülür.
  • Yatırımlar dengesiz dağılır.
  • Kırsal kesim yatırımlarında verimsizlik meydana gelir.
  • Düzensiz kentleşme görülür.
  • Sanayi tesisleri kent içinde kalır.
  • Kentlerde konut sıkıntısı çekilir.
  • Kent nüfusunda aşırı artış meydana gelir.
  • Alt yapı hizmetlerinde (yol, su, elektrik) yetersizlik görülür.
  • Kentlerde işsiz insanların oranı artar.

                   

İç göçü önlemek için,

  • Tarımda sulama olanaklarını artırmak
  • İntansif tarım metodunu geliştirmek,
  • Besi ve ahır hayvancılığını geliştirmek ve yaygınlaştırmak,
  • Kırsal kesimde eğitim ve sağlık hizmetlerini yaygınlaştırmak,
  • Tarım ve hayvancılığa bağlı sanayi kollarını kırsal alanlara yönlendirmek,
  • Kırsal kesimde küçük sanayi kollarını geliştirmek, vb. gereklidir.

                 

 

2. Mevsimlik İç Göçler

Kırsal kesimdeki bazı ailelerin büyük şehirlere, tarımın yoğun olarak yapıldığı yerlere, yaz turizminin geliştiği yerlere bir müddet çalışmak üzere göç etmeleri ile gerçekleşir.

                  

Yaylaya çıkma olayı da mevsimlik göçler içerisinde yer alır. Mevsimlik göçlerle Adana(pamuk), Mersin, Hatay, Aydın, Muğla, Antalya(turizm) gibi merkezlerde, yaz ile kış mevsimleri arasındaki nüfus miktarlarında önemli değişmeler olmaktadır.

B. DIŞ GÖÇLER

Bir ülkeden diğer bir ülkeye yapılan göçlere dış göç denir.

Dış göçlerin başlıca nedenleri

  • Ekonomik nedenlerle çalışmaya gidilmesi
  • Tabii afetler
  • Savaşlar
  • Etnik nedenler
  • Sınırların değişmesi
  • Uluslararası anlaşmalarla sağlanan nüfus değişimi

            

                       

                                              (                           ( EKONOMİK GÖÇLER)

                             1960 YILLARDA ÜLKEMİZDEN ÖZELLİKLE ALMANYA'YA YAPILAN GÖÇLER...

                     

                                                 (ÇEÇENİSTAN SAVAŞI SONRASI GÖÇLER)

 

                      

                                   (Marmara depremi sonrası yaşanan göç doğal afet göçü)

Dış göçlerin sonuçları

  • Göç eden ülkede nüfus artar, göç veren ülkede ise azalır.
  • Ülkeler arasında ekonomik ilişkiler gelişir.
  • Ülkeler arası kültürel ilişkiler gelişir.

Dış göçler ve Türkiye

Ülkemize 1923 - 1989 yılları arasında çoğu Balkan ülkelerinden olmak üzere 2,2 milyon göç olmuştur. Bu sayı nüfusumuzun % 5'ini oluşturur.

1950'den sonra, başta Almanya olmak üzere yurt dışına işçi gitmeye başlamıştır. Bugün Fransa, Belçika, Hollanda, İngiltere, İsveç, ABD, Avustralya, Libya, S. Arabistan, Kuveyt ve Orta Asya ülkelerinde işçilerimiz bulunmaktadır.

Türkiye’den yurt dışına göç sonucunda;

  • Ülkemize giren işçi dövizi artmıştır.
  • Ülke turizminin gelişmesi sağlanmıştır.
  • Türk ticaretinin yaklaşık % 20 sine kaynak sağlanmıştır.
  • Artan nüfusun işsizlik sorununa kısmen çözüm bulunmuştur.

YERLEŞME

İnsanların, çok farklı türdeki konutlarda, yaşamlarını toplu ya da dağınık şekilde sürdürmelerine yerleşme denir.

Yerleşmeyi etkileyen faktörler

1. İklim

Yerleşmeyi etkileyen en önemli faktördür. Dünya’da Orta kuşak karalarında iklim koşulları uygun olduğundan, nüfus fazla iken çöllerde, kutup bölgelerinde bataklıklarda ve yüksek dağlık alanlarda, iklim şartları uygun olmadığından, nüfus çok azdır. Yine, Ekvatoral bölgede 0 - 1000 m yükseltiler arasında, aşırı nemli ve bunaltıcı bir iklim etkili olduğundan, Amazon ile Kongo havzalarında da nüfus azdır.

2. Yeryüzü şekilleri

Dağlık, çok engebeli ve yüksek sahalar, yerleşmelerin kurulmasını ve gelişmesini önemli ölçüde engellemektedir. Buna karşılık düz ovalık alanlarda tarım, ulaşım, sanayi faaliyetleri daha çok geliştiğinden nüfus fazladır. Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde nüfus yoğunluğunun az, Marmara ve Ege bölgelerinde fazla olması buna örnektir.

3. Toprak

Verimsiz toprakların bulunduğu yerler, nüfusça tenha iken (Tuz Gölü çevresi), verimli toprakların bulunduğu yerler nüfusça zengindir. (Çukurova ve Ege ovaları gibi)

4. Ekonomik Kaynaklar

Ekonomik kaynakların fazla olduğu, sanayi, ticaret faaliyetlerinin yoğun olduğu, maden ve enerji kaynaklarının çok bulunduğu yerlerde nüfus yoğunluğu artmaktadır. Ülkemizde Marmara Bölgesi ile Zonguldak, Karabük, Ereğli, Batman gibi merkezlerin nüfusça yoğun olmaları ekonomik kaynakların çok olmasındandır. Ekonomik kaynakların yetersiz olduğu bölgelerde, halk geçimini temin etmek için göç etmekte ve nüfusları azalmaktadır.

YERLEŞME ÇEŞİTLERİ

A. KIRSAL YERLEŞME

Türkiye’de, nüfusu 10.000'in altında olan yerleşmelere denmektedir. Kır yerleşmeleri, tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin birlikte yapıldığı ya da ön plana çıktığı yerleşmelerdir. Kırsal yerleşmelerin bazılarında yerleşik hayat tarzı (köy gibi), bazılarında konar - göçerlik veya yaylacılık gibi yarı yerleşik tarz görülür.

                  

                                                      Kırsal yerleşme

                   

Kırsal kesimde yerleşmeler toplu ve dağınık olmak üzere ikiye ayrılır.

Toplu Yerleşme: Evlerin birbirine yakın olduğu yerleşme biçimidir. Suyun az olduğu yerlerde ve arazinin düz olduğu ovalık alanlarda insanlar toplu olarak yerleşmişlerdir. Türkiye’de İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde su kaynakları az olduğu için toplu yerleşmeler fazladır.

                   

                                                         

Dağınık Yerleşme: Suyun (yağışların) bol olduğu yerlerde, arızalı ve eğimli bölgelerde, evlerin birbirinden uzak olduğu bahçeler içerisinde insanlar dağınık olarak yerleşmişlerdir. Türkiye’de Karadeniz Bölgesi, dağınık yerleşmenin en yaygın olarak görüldüğü yerdir. Dağınık yerleşmede su fazlalığı ve yerşekillerinin engebeliliği etkilidir.

                   

Kırsal yerleşme çeşitleri

a. Köy altı yerleşmeleri: Çiftlik, mezra, kom, divan, oba, yayla gibi yerleşmelere denir. Bunlar köylerden küçüktür. Daha çok, hayvancılık amaçlı veya yazları serinlemek amacıyla kurulmuştur. Doğu Anadolu, G. Doğu Anadolu, Karadeniz ve Akdeniz bölgelerinde yaygındır.

b. Köyler

c. Bucak ve nahiyeler

Kırsal meskenlerin yapımında kullanılan malzemeler doğal çevre ile yakından ilişkilidir.

Çevrede taş malzemeler yaygınsa konutlarda taş kullanılır. Ormanlık yörelerde meskenlerde daha çok ahşap kullanılır. Taş ve ahşap malzemenin bulunmadığı yarı kurak bölgelerde, meskenlerde kerpiç malzeme kullanılır.

• Taş meskenler: Köylerimizde çok rastlanan mesken tiplerinden biri olup, daha çok Akdeniz, Ege ve Doğu Anadolu bölgelerinde rastlanır.

                   

                                                              Taştan evler

• Ahşap meskenler: Ahşap köy meskenlerinin en yoğun olduğu yerler ormanlık yörelerimizdir. Daha çok, Karadeniz, Akdeniz, Ege ve Güney Marmara’da yaygındır.

                  

                                                       Ahşap meskenler

• Kerpiç meskenler: Ülkemizde İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaygın olarak görülür.

                   

B. KENTSEL YERLEŞME (ŞEHİRLER)

Türkiye’de, nüfusu 10.000 den fazla olan yerleşmelere kentsel yerleşme denmektedir. 1935'e kadar nüfusun % 80'i köylerde otururken, kent nüfusu % 20'sini oluşturuyordu. 1997 yılında yapılan sayım sonuçlarına göre, ise nüfusun % 65'i kentlerde % 35'i kırsal kesimde toplanmıştır.

Türkiye’de özellikle sanayinin gelişmesine paralel olarak göç olayı artmış ve yeni kentler ortaya çıkmış ya da kentlerde aşırı büyümeler meydana gelmiştir.

Türkiye’de kentleşme hızı sanayileşme hızından daha yüksektir. Bu durum gecekondulaşma gibi bir çok problemi beraberinde getirmiştir. 1997 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre, kentleşme oranının en yüksek olduğu bölge Marmara’dır. Bu durum, bölgenin çok göç aldığını ve sanayileşmede ileri gittiğini gösterir. Marmara’yı, Ege, İç Anadolu, Akdeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgeleri takip eder. Kentleşme oranı en az Karadeniz Bölgesinde görülür.



 
   
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol